Bu röportaj 30 Kasım 2023 tarihinde Milliyet Gazetesi’nde yayımlanmıştır. Gazetenin ilgili sayfası: PDF
Kadına yönelik şiddet dediğimizde başta fiziksel şiddet olmak üzere pek çok şiddet biçimini kast ediyoruz. Şiddetin (belki kısa ve uzun vadeli olarak da ayırmak gerekir) kadınlar üzerinde duygusal ve psikolojik etkileri neler oluyor?
Şiddetin kimde ne şekilde etki yapacağını öngörmek zor. Bildiğimiz şu ki az ya da çok mutlaka maruz kalanı mutlaka etkiliyor. Kadına yönelik şiddet adı şiddet olarak konmayan bazı sözler ve davranışlarla da yaşanabildığı için etkilerinin görünür olması da zorlaşıyor. Örneğin zorla cinsel ilişki diye bir tanımlama var. Cinsel ilişki nasıl zorla olabiliyor anlamak mümkün değil. Aslında buna tecavüz demek gerekir. Eşin partnerin zorla cinsel ilişki yaşadığını düşünen bir kadın kolaylıkla bu yaşananı ilişkinin bir parçası olarak anlayabilir. Bir zorlama olduğunu hemen adlandıramayabiliyor. Oysa zorlamanın olduğu her yer sıkıntılı ve ruhsal belirti oluşması için riskli. Kadınlar kadın oldukları için bazı zorlamalara maruz kaldıkları için şiddettin tam olarak nerede başladığını söylemek de güçleşiyor. Örneğin çoğu ev içinde tüm bakım işleri kadına ait. Yemek temizlik, çocuğa yaşlıya bakım. Bu görevleri yerine getirmediğinde horgörülüyor ya da zorlanabiliyor. Ama bu zorlanmanın adını şiddet olarak koymak kolay değil. Şiddeti tanımak, adını koymak bu kadar güçken etkilerini tanımlamak da kolay olmuyor.
Şiddetin yaşanma biçimi temel belirleyicilerden biri. Şiddet tek bir çeşit mi birden çok şiddet birarada mı? Genellikle birden çok şiddet bir arada oluyor ve böyle olduğunda olumsuz etki oluşturma olasılığı da artıyor. Şiddetin derecesi de ruhsal etkilenmede belirleyici rol oynuyor. Bir bedensel yaralanmaya yol açacak boyutta şiddet duygusal etki oluşturmak açısından daha riskli. Yine şiddetin sıklığı ve süresi önemli. Bir kez maruz kalınan bir şiddetle yıllarca süren şiddet farklı etkiler oluşturuyor. Şiddetin kimin tarafından uygulandığı da önemli etkenlerden biri. Ne kadar yakın birinden şiddete maruz kalınıyorsa o kadar fazla olumsuz etkilenme riski oluyor. Kadına yönelik şiddet de ne yazık ki en çok en yakınlardan geliyor. Böyle olunca şiddet sadece bedensel bir yaraya neden olmuyor aynı zamanda sevilen kişiyle ilgili hayal kırıklığı, güven duygusu kaybı, şiddet partnerden geliyorsa böyle bir insanla birarada olmakla ilgi kendi kararları nedeniyle özgüve kaybı gibi pekçok ek soruna yol açabiliyor.
Şiddete maruz kalan kadının yaşı da etkilenmeyi belirleyen özelliklerden. Çocukluk çağında şiddete maruz kalındığında çocuk zihni henüz gelişim aşamasında olduğu için kadının zihinsel ve duygusal gelişimi ile ilgili güçlükler ortaya çıkabiliyorken yetişkinlik çağında yaşanan şiddet daha mücadele edilebilir algılanabiliyor.
Şiddetin etkisini belirleyen önemli özelliklerden biri de şiddet sonrası kadının karşılaştığı ya da karşılaşamadığı destekler. Şiddet sonrası kadın ne kadar desteklenir, hayatını düzene koyabilme şansı bulur, şefkat ve ilgi ile karşılaşır, sevdikleri tarafından kucaklanırsa şiddetin olumsuzluğu ile de o kadar kolay baş edebilir.
Yani ne kadar yakın birinden, ne kadar küçük yaştayken, ne kadar uzun süre ve ne kadar yoğun şiddet yaşanırsa şiddetin olumsuz etkisi de o kadar büyük oluyor. Şiddet sonrasında kadın kararlarını rahatlıkla alabileceği, kabul ve sevgi gördüğü bir ortamda olursa şiddetin olumsuz etkileri azalıyor.
Bütün bu değişkenler şiddetin kadını ne şekilde etkileyeceğini belirliyor. Çok farklı etkilenme belirtileri orataya çıkabilir. Çok öfkeli olmak, duygularını kontrol etmekte güçlük yaşamaktan içine kapanık kimseyle iletişim kurmak istememeye ya da hiç olay olmamış gibi davranmaktan hayata küsmeye pek çok etkilenme biçimi yaşanabilir. Bu şiddetin adını koyup şiddetle mücadele kararı alarak yola çıkmak ve bu yolda yapılanlar ise çoğu zaman hem kadını hem de benzer şiddete maruz bırakılan kadınları güçlendirici ve geliştirici olabilir.
Bu durum onların ruhsal sağlıklarını nasıl etkiliyor?
Şiddet elbette ruhsal sağlığı olumsuz etkiliyor. Örneğin ruhsal bir hastalığa yatkınlık varsa ortaya çıkışını hızlandırıyor. Ruhsal bir hastalık riski yoksa bile hastalık ortaya çıkmasına neden olabiliyor. O nedenle belirtiler konusunda dikkatli olmak gerekli. Şiddet ani olarak oluşan ve adı konabilen bir şiddet olduğunda başlangıçta uykusuzluk, iştahsızlık sanki olay tekrar tekrar oluyormuş gibi hissetme, olayı hatırlatan yer kişi ortamlardan kaçma, kimseyi görmek konuşmak istememe gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Şiddete maruz kalma durumlarında ilk iş maruz kalan kadını, kişiyi güvenli bir yere almaktır. Şiddet devam ediyorken ruhsal belirtilerin azalması beklenmemelidir. Kişi güvende hissettiği bir yerde ise daha önce oluşmuş olsa bile belirtiler kendiliğinden azalma eğilimindedir. Şiddetten uzak olunduğu halde sıkıntılar azalmak yerine artıyorsa, bir süre geçmiş olmasına karşın iştah uyku zorlukları yoluna girmiyorsa o zaman profesyonel bir yardım alınması gerekecektir.
Şiddet uzun süreden beri devam eden adının konması güç bir şiddet olarak yaşandığında ise bambaşka belirtilerin ortaya çıkabildiği karmaşık travma sonrası stress bozukluğu denilen belirtiler ortaya çıkabilir.
Kadınlar şiddet deneyimi karşısında yardım ve destek yollarına başvurmakta zorlanıyor mu, bunun sebepleri neler? Onları yardım istemekten alıkoyan yaygın yanlış inançlarla karşılaşıyor musunuz, ne gibi?
Şiddete maruz kalındığında yardım istemek başlıbaşına değerlendirilmesi düşünülmesi konuşulması gereken bir konu. Diyelim ki kadın şiddete maruz kaldı ve başvurmakta sıkıntı yaşamadı. Bu durumda bile karşılaşacağı güçlükler oldukça caydırıcı oluyor.
Ailesinden yardım istemesi zor oluyor çünkü eğer eşinden şiddet yaşamışsa şiddet evliliğin doğal bir parçası olarak görülebiliyor. “Erkek döver de sever de “denilerek kadınlar evlilik içinde kalmaya zorlanabiliyor. Kadın için koca evi ile baba evi arasında bir seçim yapma zorunluluğu ortaya çıkıyor ve nedense kadının kendibaşına bir evinin olması hiç beklenmiyor. Kadın baba evine dönünce namus zedelenmesinden, varsa çocuklarının ve kendisinin ekonomik yüküne kadar pekçok dert beraberinde geliyor.
Kurumlar da bu konuda ailelerden daha iyi durumda değil ne yazıkki. Kağıt üstünde başvurulacak kurumlar tanımlı olduğu, kadın istediğinde nasıl yardım alacağının bir algoritması olduğu halde uygulamada pek çok sorun ortaya çıkabilmekte. Kadının yerinin şiddet uygulasa da kocasının yanı olduğunu düşünen kamu görevlileri kadını desteklemek yerine evliliği destekleme eğiliminde olabiliyorlar. Sistemin yavaş işlemesi kadının yardım arama davranışını durduracak boyutta olabiliyor. Şiddet ispatı zor koşullarda olmuşsa yasal süreçler cezasızlık ile sonuçlanıp kadın için intihar düşüncelerine yol açabilecek hayal kırıklıklarına dönüşebiliyor.
Kadının yardım alacağı kurum ve kişilerin en ideal olduğu durumlarda bile kadının kendi içsel süreçleri nedeniyle yardım istemesi kolay birşey olmayabiliyor. Kadına şiddet uygulayanlar ne yazıkki çoğunlukla en yakınlarındaki erkekler oluyor. Şiddet uygulayan baba kardeş gibi kadının ilişkisinin mecburen sürmesi gereken yakınları olabilir. Bu durumda şiddetti ifade etmek demek aile ilişkileri ile ilgili pek çok karmaşik durumun ortaya çikmasi anlamina gelir. Bu karmaşık durumlar çoğunlukla kadının şiddeti ifade etmemesi ve yardımsız kalması ile sonuçlanır. Şiddet uygulayan baba abi gibi kan bağı olan yakın olmadığında çoğunlukla partner ya da eş olmaktadır. O durumda da şiddete müdahele ve yardım isyemek demek ilişkiyi karmaşık hale getirmek anlamına gelmektedir. Şiddete maruz kalan kadınlarla ilgili söylenen “kadın ilişkiyi değil şiddeti bitirmek istiyor” cümlesi partnerinden şiddet yaşayan kadınların pek çoğu için geçerli bir cümledir.
Şiddetin ifade edilmesi ve şiddet nedeniyle yardım istenmesi düşünüldüğünden çok daha karmaşıktır. Bu koşullarda söylenebilecek en temel şey bu gibi durumlarda yapılacak müdahelelerin kadına ragmen olmaması gerektiğidir. Kadın hukuki ehliyeti tam olan bir kadın olduğunda şiddeti ne zaman ifade etmek istiyorsa o zaman ifade edebilmeli ne zaman yardım istiyorsa o zaman yardım alabilmelidir.
Bu konuda tedavi desteği verdiğiniz kadınlar genel olarak nasıl bir iyileşme, toparlanma, güçlenme süreci yaşıyor?
Kadınların şiddet ile ilgili kararlı olduklarında ve destek sistemleri yeterli olduğunda şiddetin ruhsal etkileri ile başetmek de çok daha kolay oluyor. Yine de süre söylemek çok kolay değil tabi. Şiddetin biçimi, yaşanma şekli, kadının şiddet öncesindeki ruhsal durumu geçmiş yaşantıları gibi pekçok değişken süreyi belirliyor. Belki şöyle söylenebilir şiddet bir seferlik yabancı birinden gelen bir şiddetse ve ciddi fiziksel yaralanma içermiyorsa üç ay gibi bir sürede ruhsal belirtilerin azalması beklenir. Ama elbette bu çok genel bir tanımlama. Bunun yanında yıllarca ruhsal belirtilerin devam etmesi de olasıdır. O nedenle kadının bu şiddetle başetme becerilerinin gelişmesi, yeterince desteğin sağlanması ihtiyaç duyduğunda kadının yanında olunabilmesi kadının güçlenmesine katkı sağlayacaktır.
Şiddete maruz kaldığını düşünen bir kadına tavsiyeniz ne olur?
Şiddete şiddet diyebilmek en önemli nokta. Yaşananın adını koyabilmek. Yaşananın bir şiddet olduğunu kabul edebilmek. Sonrasında kadın ne istiyorsa ona göre davranmalı. Hiçbir şey için kadın zorlanmamalı. Kadınlar da kendilerini zorlamamalı. Bunlar genel esaslar. Bu esaslar unutulmadan biliyoruz ki şiddet söz konusu ise ilk iş kadının güvenli bir yerde olduğundan emin olması. Şiddet sürüyorken şiddeti konuşabilmek şiddetin etkilerini değerlendirebilmek mümkün olamamakta. Sonrasında ortaya çıkan belirtiler çok şiddetli değilse, kadın bu belirtilerle hayatını devam ettirmekte zorlanmıyorsa çok telaş etmeyebilir. Uygun koşullar oluşursa belirtiler kendiliğinden azalma eğilimi gösterecektir. Ancak başetmekte zorlandığı bir durum olduğunda da ruhsal destek almaktan uzak durmamalıdır.